SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CENAİZ

<< 639 >>

DEVAM-3: 32. Nebi s.a.v.'in Şu Sözü: "Ölü, Ailesinin Ağlamasının Bir Kısmı Sebebiyle Azap Görür"

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن عبد الله بن أبي بكر، عن أبيه، عن عمرة بنت عبد الرحمن أنها أخبرته : أنها سمعت عائشة رضي الله عنها، زوج النبي صلى الله عليه وسلم، قالت: إنما مر رسول الله صلى الله عليه وسلم على يهودية يبكي عليها أهلها، فقال: (إنهم يبكون عليها، وإنها لتعذب في قبرها).

 

[-1289-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in eşi Aişe r.anha. şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ölmüş bir Yahudi kadın için ailesinin ağladığını gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Bunlar onun için ağlıyorlar. O ise kabrinde azap görüyor."

 

 

حدثنا إسماعيل بن خليل: حدثنا علي بن مسهر: حدثنا أبو إسحاق، وهو الشيباني، عن أبي بردة، عن أبيه قال: لما أصيب عمر رضي الله عنه، جعل صهيب يقول: وا أخاه، فقال عمر: أما علمت أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (إن الميت ليعذب ببكاء الحي).

 

[-1290-] Ebu Bürde babasından şunu aktarmıştır: Ömer r.a. yaralandığında Suheyb: "Vah kardeşim!" diyordu. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: Sen Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini bilmiyor musun? "Şüphesiz ki ölü, diri'nin ağlaması sebebiyle azap görür."

 

 

AÇIKLAMA:     Konu başlığındaki "ölünün sağlığında iken ölüler için feryad eden (bağırıp-çağıran) bir kimse olması durumunda" ifadesi ilk bakışta hadisin devamı imiş gibi görünmekle birlikte bu Buharî'nin sözüdür. Buharî bunu söz konusu hadis­ten anladığı anlam olarak zikretmiştir.

 

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi cehennemden koruyunuz]" ayetinin bu konuya delil getirilme sebebi şudur: Ayetteki emir, cehennemden korunma konusunda genel niteliklidir. Bunlardan biri de kişinin dince hoş görülmeyen bir şeye düşkün olmaması, ta ki kendisinden sonra ailesinin de onun peşinden gitmemesidir. Yahut da kişi ailesinin dince hoş görülmeyen bir fiili işleme adetlerinin olduğunu bildiği halde bundan vazgeçmeleri konusunda ihmalkar davranır, bu durumda da kendisini ve ailesini ateşten korumamış olur.

 

"Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz" hadisinin bu konuya delil getirilme sebebi şudur: Kişinin ailesini kontrol altında tutması gereken konulardan biri de şudur: Kendisinin kötü bir gidişatı olur ve ailesi de bunu benimser. Kendisi ailesinin kötülük yaptığını gördüğü halde onları engellemez. Bu sebeple kıyamet günü bundan dolayı sorguya çekilir, bundan sorumlu tutulur.

 

Buhari, konu başlığındaki ayet ve hadisleri, konu içindeki hadise dair kendi yorumuna delil getirmesi sebebiyle eleştirilmiştir. Çünkü hadiste, ölünün ailesinin ağlaması sebebiyle azap görmesinden bahsetmektedir. Konu başlığındaki ayet ve hadis ise kişinin adeti sebebiyle ağlaması halinde azap göreceğini ifade etmektedir. Bu durumda konu başlığındaki ayet ve hadisler ile konu içindeki hadisler aynı konu ile ilgili değildir.

 

Bu itiraza şöyle cevap verilmiştir: Bazı genel ifadelerin kapsamını daraltmak ve bazı mutlak ifadeleri sınırlandırmak suretiyle bunları ortak bir noktada buluş­turmak mümkündür. Hadis her ne kadar bütün ölülerin, her türlü ağlama sebe­biyle azap göreceğini ifade etse bile, diğer deliller bu ağlamanın kapsamını da­raltmaktadır. Yine bunu yapmayı adet edinen kişi veya ailesinin bunu yapmasını yasaklamayan kişi ile sınırlandırmak da mümkündür. Buna göre hadisin anlamı şöyle olur: Ailesinin bir tür ağlaması sebebiyle azap gören kişi, bu kendisinin adeti olduğu için kendisine de böyle yapılmasına razı olan kişidir. Bu sebeple Buharî şöyle demiştir: "Ölü ardından feryat etmek kendisinin adeti değil ise ölü azap görmez." Yani ailesinin bunu yapacağını bilmeyen veya onların böyle yapmalarını yasaklamak suretiyle üzerine düşeni yapan kimse için başkasının yaptığı fiilden dolayı sorumluluk yoktur. Bu yüzden İbnü'l-Mübarek şöyle demiş­tir: Kişi, hayatta iken ailesinin ölünün ardından feryat etmesini yasakladığı halde, kendisi öldükten sonra ailesi onun arkasından ağlarsa bundan dolayı kendisine sorumluluk yoktur.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Haksız yere öldürülen her insanın kanından Adem'in ilk oğlu için bir pay vardır" sözüne gelince; Buharî özetle kendisi sebep olmadıkça kişinin bir başkasının fiilinden dolayı azap görmeyeceğini söylemektedir. Başka birinin yaptığı şeyden dolayı kişinin azap göreceğini söyleyenler, söz konusu şahsın buna sebep olmasını kasdederken, başka birinin yaptığı bir şeyden dolayı kişinin azap görmeyeceğini söyleyenler ise bu şeye sebep olunmayan durumu kasdetmektedirler.

 

İbnü'l-Murabıt şöyle demiştir: Kişi, ölünün arkasından feryat etme konusundaki yasağı ve ailesinin de bu tür davranışlar göstereceğini bildiği halde onlara bunun haram olduğunu belirtmemiş ve bunu yapmalarına engel olmamışsa, bundan dolayı azap gördüğünde aslında başkasının fiilinden dolayı değil, kendi fiilinden dolayı azap görmüş olur.

 

İsmaili şöyle demiştir: Bu meselede alimler farklı görüşler ileri sümüşlerdir. Her biri kendi içtihadına göre görüş belirtmiştir. Bu konuda başkasının zikrettiğini görmediğim, aklıma gelen en güzel yorum şudur: Araplar cahiliye devrinde birbirine saldırır, birbirini esir eder ve öldürürlerdi. Onlardan biri öldüğünde ağıt yakan kadın, ölen kişiyi bu haram fiilleri saymak suretiyle methederek ağlardı. Hadisin anlamı şudur:

 

Ölü, ailesinin kendisine bu şekilde ağlaması sebebiyle azap görür. Çünkü ölünün ardından onun en güzel fiilleri zikredilir. Cahiliye devri Araplarının en güzel fiilleri ise bunlardı. Bu ise kişinin günahlarına günah katmakta ve onu azaba müstehak hale getirmekteydi.

 

Diğer bir görüşe göre ölünün azap görmesi, ailesinin feryat etmesinden elem duymasıdır. İlk dönem alimlerinden Ebu Cafer et-Taberî bu görüştedir. Sonrakilerden de İbnü'l-Murabıt, Kadı Iyaz, İbn Teymiyye'nin tabî olduğu ve desteklediği kimseler ve bir grup alim bu görüştedir. Onlar buna Kayle bintİ Mahreme'nin şu hadisini deli! getirmişlerdir:

 

Kayle: "Ya Resulallah! Onu ben doğurdum. Sonra seninle birlikte Rebeze'de savaştı. Sonra Humma'ya yakalandı ve vefat etti. Beni de bir ağlama tuttu." dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Sizden biri dünyada sevdiğine (hayatta) iken iyilik yapmaktan, öldüğünde "inna lillahi ve inna ileyhi raciun" (Biz Allah'­tan geldik, sonunda yine ona döneceğiz) demekten aciz midir? Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizden biri ölen yakını için ağladığın­da bu kendisine bildirilir. Ey Allah'ın kulları! Ölülerinize azap etmeyin!" buyurdu.

 

Bu hadis, hasen senetli uzunca bir hadisin bir bölümüdür. Hadisi Ibn Ebi Hayseme, İbn Ebî Şeybe, Taberanî ve diğer hadis alimleri rivayet etmiştir. Bu konuda yapılan yorumları, Nebi s.a.v.'in ölen kişiye göre bu sözleri söyledi­ğini kabul etmek suretiyle şu şekilde birleştirmek mümkündür:

 

a. Bir kimsenin ölülerin arkasından feryat etme adeti varsa ve ailesi de onun ölümünden sonra onun yolunda yürürse, yahut da kişi kendisi için bunun yapılmasını vasiyet ederse ailesinin ağlaması sebebiyle azap görür.

 

b. Haksızlık yapan bir kimse için, öldükten sonra yaptığı haksızlıklar zikredilerek ağıt yakılırsa, zikredilen bu haksızlıkları sebebiyle azap görür.

 

c. Kişinin ailesi ağıt yakmakla meşhur olduğu halde, onların bu fiillerine engel olmayı ihmal ederse, şayet onların bunu yapmalarına razı ise hükmü ilk durumdaki gibi olur, razı değilse ailesinin bunu yapmasına niçin engel olmadığı sorularak azarlanır.

 

d. Bir kimse yukarıda sayılan durumlardan uzak durduğu, ihtiyat göstererek ailesinin günaha girmelerini yasakladığı halde ailesi ona muhalefet ederse, ölen kimse ailesinin kendisine muhalif davrandıklarını ve Rablerine isyan ettiğini gördüğünde onların bu hareketinden elem duymak suretiyle azap çekmiş olur.

 

Hz. Zeyneb'in Çocuğunun Vefatı İle İlgili Hadis

 

Aldığı da verdiği de Allah'a aittir" sözünde -gerçekte vermek almaktan önce olduğu halde- konum gereği Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem  almayı vermekten önce zikretmiştir. Bunun anlamı şudur: "Allah'ın almayı istediği şey, kendi verdiği şeydir. Kendisine ait bir şeyi aldığında sabırsızlık göstermek uygun değildir. Çünkü kendisine emanet bırakılan kişiden emanet geri istendiğinde onun sızlanması doğru değildir. Buradaki vermek" ile kasdedilen, ölüden sonra hayatta kalan kimselere hayat vermek, musibetten dolayı sevap vermek ya da daha genel bir anlamdır.

 

Zeynep r.anha yemin etmek suretiyle Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gelmesi konusunda ısrarda bulunmuştur. Çünkü bazı cahiller onun Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem nezdindeki konumunun düşük olduğunu düşünebilirlerdi. Yahut Allah Zeyneb'e Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gelmesinin, duasının bereketiyle içinde bulunduğu elemi dağıtacağını ilham etmiştir. Allah da onun düşündüğü şeyi gerçekleştirmiştir.

 

Anlaşıldığı kadarıyla Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rabbi'ne olan teslimiyetini göstermek için ilk başta gitmemiştir. Yahut da böyle bir durumda çağırılan kişinin, düğün yemeği vb. davetlerin aksine gitmesinin gerekli olmadığını belirtmek istemiştir.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Bu (gözyaşı) rahmet eseridir" sözü, ka­sıtsız olarak ve zorlanmaksızm kalbin üzüntüsünden kaynaklanan ağlamadan dolayı kişi için sorumluluk söz konusu olmadığını gösterir. Yasaklanan yalnızca ağlanıp-sızlanmak ve sabırsızlık göstermektir.

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1- Ölmekte olan kimselerin yanına, bereketlerinden yararlanmak ve dualarını almak için fazilet sahibi kimselerin davet edilmesi caizdir. Onların gelmeleri için yemin etmek de caizdir.

 

2- Düğün yemeğinin aksine, ölü evine taziye ve hasta evine ziyaret İçin izinsiz olarak gitmek caizdir.

3- Olması yaklaşan bir şeyden olmuş gibi bahsederek, gelmesi istenen kişinin bu sayede çabuk davranmasını sağlamak caizdir.

4- Ye mini yerine getirmek müstehaptır.

5- Ölüm gerçekleşmeden önce, (yakınlarından birinin ölümü yaklaşan ve bu şekilde) musibetle karşılaşan kimseye, yakınının ölümünü hoşnut bir şekilde karşılaması ve üzüntüye dayanması için sabırlı olmasını emretmek müstehaptır.

 

6- Bir şeyden dolayı çağrılan kişiye, ne için çağrıldığı bildirilmelidir,

7- Konuşmadan önce selam verilir,

8- Kişi kendinden daha alt seviyedeki çocuk veya hastayı ziyaret eder.

9- Fazilet sahipleri, ilk defasında reddetmiş olsalar bile insanlardan iyiliklerini sakınmamalıdır.

10- İlk anda çelişik gibi görünen bir durumu, tabi olan kişi önderine sorar.

11- Soru sormada edepli olmak gerekir. Çünkü Kayle İsimli kadın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e soru sormadan önce "Ya Resulallah" diyerek bunu göstermiştir.

 

12- Allah'ın yarattıklarına şefkatli ve merhametli davranmaya teşvik, kalp katılığı ve gözün yaşarmamasından sakındırmak.

13- Bağırıp çağırmaksızm ölünün arkasından ağlamak caizdir.

 

Ümmü Gülsüm r.anha'nın Kabre Konulması İle İlgili Hadis

 

Nebi s.a.v.'in "İçinizden dün gece günah işlememiş kimse var mı?" so­rusu "İçinizden dün gece cinsel ilişkide bulunmayan var mı?" şeklinde de anlaşılmıştır. İbn Hazm soru ile kesin olarak bunun kasdedildiğini söylemiştir. Sabit-'in rivayet ettiği hadisteki şu ifade de bu anlamı güçlendirmektedir: "Kabre önce­ki gece hanımı ile ilişkide bulunmayan kişi insin.."

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1- Ölü için ağlamak caizdir.

2- Erkekler kadınlardan daha güçlü olduğundan, kadın cenazeyi kabre erkekler koyar.

3- Kadın cenazesi de olsa ölüyü gömme İşi için, (cinsel İlişki) lezzetini daha uzun zaman önce tatmin etmiş kimseler baba ve kocaya tercih edilir.

 

4- Cenazeyi gömme sırasında kabrin bir kenarına oturulabilir.

 

Hz. Osman'ın Kızının ölümü İle İlgili Hadis

 

Hz. Osman'ın bahsi geçen kızının adı Ümmü Eban'dır.

 

İbn Abbas'ın "Güldüren de ağlatan da O'dur" ayetini okuması şu anlama gelmektedir: Hayatta olan bir insan bile gülme ya da ağlamayı yaratamaz, buna sebep de olamaz. Hal böyle iken bu sebeple ölünün ceza görmesi nasıl olabilir? Davudî şöyle demiştir: Bunun anlamı şudur; Allah güzel bir şekilde (haddi aşıp bağırıp çağırmaksızın) ağlamaya İzin vermiştir. Dolayısıyla izin verdiği bir konuda azap etmez.